İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, “İSO Stratejik Dönüşüm Merkezi Sanayimizin Yarınları İçin Rehber Olacak”
- Meclis Konuşması 25.09.2024
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin eylül ayı olağan toplantısı, “Kalıcı Rekabet Artışı İçin Sanayimizde Stratejik Dönüşüm ve Odamızda Yapılan Çalışmalar” ana gündem maddesiyle Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi.
İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz’ın başkanlık ettiği, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıda İSO Stratejik Dönüşüm Merkezi Danışmanı ve Future Ally şirketinin Kurucu Ortağı İdil Özdoğan tarafından İSO’nun sanayinin geleceğini şekillendirecek kritik bir adım atarak hayata geçirdiği Stratejik Dönüşüm Merkezi (SDM) hakkında bilgilendirmede bulundu. Geleceğin sanayisi için faaliyet alanları tamamlanan SDM bünyesinde, geleneksel imalat sanayi sektörlerinin gelecekte hangi platformlara evrileceği, bu dönüşümü tetikleyen teknoloji kümelerinin ve patent ailelerinin neler olduğuna ilişkin bilgilerin aktarıldığı toplantıyı İSO Yönetim Kurulu Üyeleri, İSO Meclis Üyeleri ve basın mensupları takip etti.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, yaptığı açılış konuşmasında SDM’nin, sanayinin karşılaştığı zorlukları ve fırsatları analiz ederek, sektörün sürdürülebilir dönüşümüne öncülük etmeyi hedeflediğini söyledi. Bahçıvan, “Bu merkez, İSO’nun sanayi stratejilerinin geliştirilmesi ve sanayi kuruluşlarının yarınlara hazırlanmasında önemli bir rol oynayacak” dedi.
İSO eylül ayı olağan Meclis Toplantısı, İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz tarafından açıldı. Yılmaz, eylül ayı meclis gündemine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye’nin kalıcı rekabet artışı sağlama çabaları, hem iç hem de dış ekonomik zorluklarla şekillenmektedir. Yüksek enflasyon, döviz kuru dalgalanmaları, işsizlik ve dış borç yükü gibi iç zorluklar, Türkiye’nin ekonomik istikrarını tehdit etmektedir. Küresel ticaret savaşları, enerji krizleri, iklim değişikliği ve küresel ekonomik yavaşlama gibi dış zorluklar ise Türkiye’nin rekabet gücünü artırma çabalarını da bir hayli zorlaştırmaktadır. Bu zorlukların üstesinden gelmek için stratejik ve sürdürülebilir politikalar geliştirilmesi geleceğe umutla bakmamızı sağlayacak yenilikçi yatırımların ivedilikle belirlenmesi ve stratejik dönüşüm hamlelerimizin kararlılıkla uygulanması gerektirmektedir.
Stratejik dönüşüm, bilindiği gibi bir organizasyonun iç dinamiklerini, pazar koşullarını ve teknolojik gelişmeleri göz önünde bulundurarak yapısal olarak stratejik değişikliklerin gerçekleştirmesiyle birlikte rekabetçi konumun güçlendirilmesi, verimliliğin artırılması ile yenilikçi yaklaşımların benimsenmesi yönüyle bir hayli önemlidir. Günümüzde küresel rekabetin yoğunlaştığı ortamda, sanayi kuruluşlarının sürdürülebilir büyüme ve kalıcı rekabet avantajı elde edebilmesi için stratejik dönüşüm kaçınılmaz hale gelmektedir. Geçtiğimiz 2023 yılında; dünyadaki gelişmeleri ve sanayimizi ilgilendiren ulusal ve uluslararası konuları takip etmek, üyelerimizin ihtiyaçlarını düzenli olarak ölçmek, bunları önceliklendirmek ve bu ihtiyaçları karşılayacak stratejik yol haritalarını belirleme, bu doğrultuda üretilecek projeleri hayata geçirmek üzere Odamızda “Stratejik Dönüşüm Merkezi” kurulmuştu. Bugün stratejik dönüşümün önemi, süreçleri ve uygulama alanları hakkında yapılanları, görüşleri ve deneyimleri konuşacağız.”
İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz, daha sonra gündeme ilişkin konuşmasını gerçekleştirmek üzere İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ı kürsüye davet etti. Geçen yıl İSO bünyesinde ‘Stratejik Dönüşüm Merkezi’ni kurduklarını ifade eden İSO Başkanı Bahçıvan, merkezin çalışmaları kapsamında ilk olarak meclis üyelerinin katılımıyla bir çalıştay düzenlediklerini, sanayinin güncel sorunlarını ve çözüm önerilerini masaya yatırdıklarını söyledi. Bahçıvan, Stratejik Dönüşüm Merkezi çalışmalarının bir sonraki aşamasında ise sanayiye ve iş dünyasına yön veren küresel eğilimlere odaklandıklarını ve önemli bulgulara ulaştıklarını kaydetti. “SDM, İSO’nun sanayi stratejilerinin geliştirilmesi ve sanayi kuruluşlarının yarınlara hazırlanmasında önemli bir rol oynayacak” diyen Bahçıvan, Stratejik Dönüşüm Merkezi’nin bünyesinde hayata geçirilen “Geleceğin Sanayisi için Ufuk Taraması” çalışması hakkında da bilgiler paylaşarak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çalışmamızın ana hedefi, sanayiyi etkileyen ‘yeni dönüşüm dalgalarının’ tanımlanması ve ‘yeşil, dijital, insan, deneyim ekonomileri ve jeopolitik dönüşüm’ alanlarında; üretim ve tüketimin kırılma noktalarına ve fırsat alanlarına ışık tutmaktır. Bu arada söz konusu çalışma; ‘Stratejik Dönüşüm Merkezimizin’ bundan sonraki faaliyetlerinin ana çerçevesini oluşturacak. Küresel değişim denilince hepimizin aklına öncelikle ‘ikiz dönüşüm’ olarak adlandırılan yeşil ve dijital dönüşüm alanları geliyor. Ancak, biliyoruz ki dönüşümün sanayiyi ilgilendiren boyutu sadece bu iki alanla sınırlı değil. Yetenek, mekan ve iş modeli değişiklikleri de işin içine giriyor. Bu noktada, firmaların ve işgücünün yüksek katma değerli, ileri teknolojiyi kullanma ve geliştirme yeteneği kazanması daha da önem kazanıyor. Üretim mekanı, sadece fiziksel alanlarla sınırlı kalmayıp dijital alanlara yöneliyor ve bu ikisinin eşgüdümü ön plana çıkıyor. Yine sanayi faaliyetlerinde artık sadece üretim değil hizmetler tarafı da ağırlık kazanıyor. Bütün bunlar bizi aslında yeni bir sanayi modeline götürüyor. Üstelik bu model; sadece sanayinin dinamikleri ile de şekillenmiyor. Jeo-stratejik değişimlerin yanı sıra insan ve deneyim boyutları da bu modelin birer parçası. Küreselleşmenin hız kesmesi, artan korumacılık, yeni sanayi politikaları gibi trendleri kapsayan jeo-stratejik değişimler; özellikle gelişmekte olan ekonomilerde sanayinin tedarik zinciri kaynaklı şoklara karşı daha dayanıklı hele getirilmesini ve yeni yatırımlar için daha çekici kılınmasını zorunlu kılıyor. İnsan boyutunda ise sektörlerin; demografik değişimler, göç, esnek çalışma modelleri, yeni nesil öğrenme biçimleri gibi eğilimlere uyumunun sağlanması önem kazanıyor. Son olarak tüketici yapısı ve beklentileri; daha kişiselleşmiş, deneyim odaklı, uzun süreli etkileşime imkan veren mal ve hizmetlere doğru kayıyor. Böyle bir dünyada sanayi sektörleri de ürün, süreç ve satış kanallarını yeniden tasarlamak zorunda kalıyor.”
Gelişmiş ülkelerin, stratejik ürünlerde artık “içeride üretim”, “yakında üretim”, “dost ülkelerden tedarik” gibi yaklaşımları benimsediğine dikkat çeken Bahçıvan, şunları söyledi:
“Üretimin tekrar gelişmiş ülkelere yönelmesini destekleyen bu eğilim, değer zincirlerini de yeniden şekillendiriyor. Çin ile gelişmiş batı ülkeleri arasında giderek kızışan teknolojik ve ticari rekabet bir yandan “jeo-ekonomik” kutuplaşmayı artırarak küresel ticarette korumacılığı körüklüyor, ancak diğer yandan da yeni ticaret yollarının kurgulanmasını ve yeni bölgesel anlaşmaların yapılmasını sağlıyor”
Yapılan çalışmanın çok değerli ve önemli bir diğer çıktısının da Türkiye için bir ilk niteliğinde ‘İSO Yeni Nesil Sanayi Hazırlık Endeksi’ olacağını kaydeden Bahçıvan, çalışmalarında son aşamaya gelinen endeks için “Sanayi sektörümüzün küresel trendler karşısındaki konumunu ve bu trendlere ne kadar hızlı uyum sağlayabildiğini ölçmeyi amaçlayan bu endeks, yalnızca bir sıralama endeksi olmayacak, detaylı rapor içeriği ile küresel ekonomide yaşanan köklü değişimlere nasıl ayak uydurabileceğimize ilişkin yapılması gerekenleri de kapsayacak” ifadelerini kullandı.
Stratejik Dönüşüm Merkezi’nin faaliyetleri ile de yakından ilgili olan ve ilk adımı atılan İSO Girişim Sermayesi Yatırım Fonu hakkında da değerlendirmelerde bulunan Bahçıvan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Sanayimizin stratejik dönüşümünü ve küresel gelişmelere uyum sağlamasını destekleyecek yenilikçi fikir ve girişimler ancak finansal desteklerle mümkün olabiliyor. Bu fon, Stratejik Dönüşüm Merkezimizin yarın için hedefine aldığı dönüşüm alanlarına hizmet etmek üzere tasarlandı. Girişim Sermayesi Yatırım Fonumuz ile, aynı zamanda geleceğin teknolojilerini ve iş modellerini sanayinin süreçlerine dahil edecek ve girişimlerine sadece finansman değil, bizzat birlikte öğrenme, üretme olanağı tanıyacağız. Sanayi dönüşümünü yeni nesil girişimlerle birlikte yapacağız.”
Teknolojideki baş döndüren ilerlemeye bağlı olarak dijitalleşmenin ve yapay zekânın, üretim süreçlerindeki ağırlığını her geçen gün arttırdığına vurgu yapan İSO Başkanı Bahçıvan, şöyle konuştu:
“İklim değişiminin ve çevre kirliliğinin geldiği boyut, yeşil dönüşümü de bir zorunluluk olarak dayatıyor. Üretimin çevre dostu ve sürdürülebilir bir nitelik kazanması, yenilenebilir enerji kullanımını, alternatif enerji kaynaklarına dayalı ulaşım çözümleri gibi yeni ürünleri ve dolayısıyla yeni pazarları beraberinde getiriyor. Tüm bu dönüşüm, elbette önemli yatırımlar gerektiriyor. Yatırım deyince ilk akla gelen kaynak tahsisi, bir başka deyişle finansman imkanları. Ancak dönüşüm için finansman tek başına yeterli değil. Sanayicilerimizin yarına ilişkin okuryazarlık kazanmaları ve yenilikleri uygulama istek ve eğilimleri de bir o kadar önemli ve zorunlu.
Gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere hızlı bir yakınsama gösterdiği ‘hiper küreselleşme’ döneminin sağladığı para bolluğu çoktan geride kaldı. Bugün çok daha kırılgan bir finansal iklim ile karşı karşıyayız. Böylesine zorlu bir dönemin kazananı olabilmek için makro ekonomik istikrarsızlıklarımızı bir an önce gündemden çıkararak sanayimizin içinde her zaman var olan geleceğe dönük yatırım iştahını teşvik edecek, yüksek ve kalıcı verimlilik artışı sağlayacak politikaları yeni nesil bir planlama vizyonu doğrultusunda hayata geçirmek zorundayız. Türkiye’nin dijital dönüşüm, yeşil dönüşüm, insan kaynağı, eğitim ve hukuk gibi temel reform alanlarında önemli eksiklerinin devam ettiğini hepimiz görüyoruz. Yine iklim değişikliği ve karbonsuzlaşma sürecinde de yeterince hızlanamadığımızı düşünüyoruz. Bu alanlarda yavaş kaldığımız için teknoloji ve bilgi transferi gibi avantajlar sağlayan uluslararası doğrudan yatırımlardan istediğimiz ölçüde yararlanamıyor, şirket birleşme ve satın almalarında da düşüşlere tanık oluyoruz.
Ülkemiz, tüm bu alanları bir arada kapsayan bütüncül bir reform programına ve yapısal dönüşüm vizyonuna ihtiyaç duyuyor. Biz bu ihtiyacın en acil çözüm bekleyen iki sac ayağının finansman ve insan kaynağı olduğunu düşünüyoruz. Finansman tarafında özellikle mevcut sıkı para politikaları devam ederken, sanayi sektörüne sağlanan desteklerin ihracatla sınırlı kalmayıp yeşil dönüşüm ve ileri teknolojiye dayalı girişimleri bir araya getirecek yatırımlar için tasarlanması gerekiyor. Sürekli önerdiğimiz kalkınma bankacılığı modeli, aynı zamanda reel sektörün yeşil finans kapsamındaki uluslararası kaynaklara daha fazla ve daha hızlı erişebilmesini sağlamak için de önem taşıyor.
Son dönemde HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı ile öncelikli teknoloji alanlarındaki projelere teşvikler sağlanıyor. Benzer şekilde Dünya Bankası tarafından desteklenen Türkiye Yeşil Sanayi Projesi, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hayata geçirilen Dijital Dönüşüm ve Yeşil Dönüşüm Destek Programları ile Ticaret Bakanlığı’nın Responsible Programı da sanayimize önemli imkanlar sağlıyor. Bununla beraber tüm bu desteklerin dönüşüm vizyonunun bir parçası olarak sistemli bir şekilde sürekliliğinin sağlanması da önem arz ediyor.”
Sanayinin önündeki en acil gündemlerden birinin de sağlıklı bir işgücü planlamasının hayata geçirilmesi olduğunu dile getiren İSO Başkan Erdal Bahçıvan, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Çünkü bu konudaki eksikliklerimiz, ihtiyaç duyduğumuz temel alanlarda arz ve talebin örtüşmemesine yol açıyor. Bazı iş kollarında büyük işgücü açığı yaşanırken bazı iş kollarındaki yoğunlaşma ekonominin dengelerini olumsuz etkiliyor. Bu nedenle, üretim hayatımızın ihtiyaç duyduğu işgücünü yetiştirebilmek için, yüksek nitelikli bir eğitim konseptini süratle uygulamaya geçirmemiz gerekmektedir. Dolayısıyla bu doğrultuda; temel eğitimden mesleki eğitime, üniversiteden lisans üstü eğitime kadar hayat boyu öğrenme yaklaşımını da içeren kapsamlı bir reform ihtiyacı kendisini hissettiriyor. Zira dönüşüm sadece yeni teknolojileri kullanmaya başlamak ve üretim süreçlerini yeniden tasarlamakla sınırlı değil. Hem üretilen mal ve hizmetlerdeki rekabetçiliği hem de yatırım çekiciliğini artırmak için dönüşümün öznesi olan insanı temeline alan bütüncül bir dönüşüm kaçınılmaz.”
İSO eylül ayı olağan Meclis Toplantısı’nda, İSO’nun hayata geçireceği Girişim Sermayesi Yatırım Fonu (GSYF) hakkında bilgilendirmede bulunuldu. İSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İrfan Özhamaratlı, konuya ilişkin yaptığı sunumda şu bilgileri paylaştı:
“Odamızda Girişim Sermayesi Yatırım Fonu kurulması maddesine ilişkin olarak Sizlere bilgi vermek üzere söz aldım. İstanbul Sanayi Odası 2008 yılından beri aktif olarak girişimcilik ekosistemine katkı vermektedir. Oluşturduğumuz ISO markası altında geleceğin sanayicisi olacak veya sanayiye yönelik teknoloji ve çözüm geliştiren girişimcileri desteklemeye devam ediyoruz. Yürüttüğümüz ulusal ve uluslararası projeler dünyasında girişimcilere yönelik hızlandırma programları uygulanmaktadır. Mind4Machines, Colombus 10, İSOETP projelerimiz, girişimciliği destekleyen projelerimizden bazılarıdır. Hepinizin aşina olduğu üzere İTÜ Çekirdek ile birlikte uzun yıllar boyu İSO Geleceğin Sanayicisi ödülünü verdik. Girişimcilere yalnızca maddi destek değil, mentorluk ve eğitim desteği de sağladık. Sağlamaya da devam ediyoruz.
Bugün geldiğimiz noktada, girişimcilik ekosisteminin gelişimini de göz önüne alarak, İSO’ya yakışır vizyoner bir bakış açısı ile İSO’nun girişim sermayesi yatırım fonunu kurma aşamasındayız. GSYF şeklinde kısaltılan girişim sermayesi yatırım fonumuz 25 milyon dolar olacak. İlerleyen yıllarda bu rakam daha da büyüyebilecek. Fon’un yüzde 10’una İSO sahip olacak. Fan Sanayi odaklı, inovatif, yüksek teknoloji ve nitelikli üretimi hedefleyen girişimleri odağına alacak. Kurulan fon 10 yıl süreli olacak ve bu söre sonunda elde edilen primin yarısı İSOV’a devredilecek. Böylece vakfımızda daha fazla öğrenciye destek olma imkanına kavuşmuş olacağız.”
Açılış konuşmasının ardından İSO Stratejik Dönüşüm Merkezi Danışmanı ve Future Ally Kurucu Ortağı İdil Özdoğan, hayata geçecek merkezin işleyişiyle yapılan araştırmalar hakkında detaylı bir sunum yaptı. Yapılan çalışmanın çok değerli ve önemli bir diğer çıktısının da Türkiye için bir ilk niteliğinde olacağını belirten Özdoğan, “Sanayi sektörümüzün küresel trendler karşısındaki konumunu ve bu trendlere ne kadar hızlı uyum sağlayabileceğimizi değerlendirmeyi amaçlayan bu çalışma, yalnızca bir analiz sunmayacak, aynı zamanda detaylı raporlar ile küresel ekonomide yaşanan köklü değişimlere nasıl adapte olabileceğimiz ve hangi adımları atmamız gerektiği konusunda da rehberlik edecek” ifadelerini kullandı.
Dünyadaki inovasyon lideri ülkelerden bahseden Özdoğan, Danimarka ve Singapur gibi küçük nüfuslu şehir devletlerinin küresel inovasyonda liderlik ettiğine dikkat çekerek, “Çin ve Amerika gibi iki ekonomik güç ise hem ticarileşmiş hem de inovasyon pazarını değiştiren kritik oyuncular olarak öne çıkıyor” dedi.
Özdoğan ayrıca, Avrupa Birliği’nin bu iki devin karşısında kendi pozisyonunu belirlemeye çalıştığını belirterek Avrupa’da dahi Almanya gibi bir imalat devinin yavaşladığı bir süreçten geçildiğini. Bu nedenle, sanayi sektöründe geleceği anlamak, özümsemek ve bu değişimlere ayak uydurmak hiç kolay olmayacağını ifade etti.
Bu süreçte mega ve kritik teknolojilerin rolünün büyük olduğunu vurgulayan Özdoğan, “Yeni nesil teknolojiler, yatırım yaparken dikkate alınması gereken geniş bir parametre seti sunuyor” ifadelerini kullandı. “Bu merkez sadece kurulmakla kalmayacak, aynı zamanda aktif bir şekilde çalışarak sanayimizin küresel trendlere uyum sağlamasına yardımcı olacak” diyerek merkezin kurulma süreci hakkında bilgi verdi. İdil Özdoğan, çalışmalarında sanayinin geleceğine yön verecek dinamikleri anlamanın önemine değindi. “Bugün mega ve kritik teknolojilerden bahsediyoruz” diyerek, jeopolitik olarak adlandırdığımız dinamiklerin artık jeostratejik hale geldiğini belirtti.
“Bazı kritik materyallerin dünya üzerinde yalnızca belli ülkelerin rezervlerinde olduğunu ve bazı kritik teknolojilerin de belirli ekonomilerin elinde geliştiğini görüyoruz” ifadelerini kullanan Özdoğan, iç pazarı koruma stratejilerinin önemini vurgulayarak “İç pazarı korumak için hangi ürünlerin ithalatını yapıp yapmayacağımızı tartışıyoruz. Ancak bazı ekonomiler şunu tartışıyor: ‘Bu ürünü geliştirdik, elimizde nadir bir patent var, kime satarız?’ Dünyadaki ticaret akışları bu şekilde ilerliyor” dedi.
Doğrudan yabancı yatırımların azalmasına dikkat çeken Özdoğan, dünyada uluslararası doğrudan yatırımlar %2’den %1’e düştüğünün altını çizdi. Bu düşüşün küresel ekonomi üzerindeki etkilerinden bahseden Özdoğan, “Bu durum, ülkelerin geliştirdikleri teknolojileri dışa satmaktan ve yatırımlarını dışa çıkarmaktan çekindikleri bir dönemin işareti” dedi. Ayrıca, ekonomilerin kendine yetmesinin bu dönemde giderek daha önemli hale geldiğini ifade etti. Özdoğan, SDM çerçevesi kapsamında gerçekleştirilen çalışmalarda imalat sanayisinin geleceğine yön verecek yeni stratejiler üzerinde yoğunlaştıklarını vurgulayarak yeni iş modelleri ve yol haritaları oluştururken sanayinin küresel trendlere nasıl daha hızlı uyum sağlayacağını değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Çalışmanın, yalnızca bir analiz sunmakla kalmayıp, aynı zamanda detaylı raporlar ile sanayi sektörünün küresel ekonomideki köklü değişimlere nasıl adapte olabileceği ve bu süreçte atılması gereken adımları da kapsayacağını belirten Özdoğan, sanayide dijitalleşmenin ve inovasyonun bu dönüşümdeki rolüne dikkat çekti.
Özdoğan yaptığı sonumda şu konulara da değindi: “Bugün teknoloji ve jeopolitik stratejiler birbirine sıkı sıkıya bağlı hale geldi. Özellikle kritik mineraller ve teknolojiler belirli ülkelerde birikmeye başlıyor, bu da küresel ekonomik dengeleri değiştiriyor. Artık ülkeler ekonomide daha korumacı bir duruş sergiliyor. Bizim de tcareti sadece ticari kaygılarla değil, stratejik bir perspektifle yönetmemiz gerekiyor. Tüm bu dönüşümleri doğru okuyup, ona göre pozisyon almamız şart. Şu an ana hedefimiz, imalat sanayiinin geleceğini doğru okuyup, kritik teknolojilere nasıl yatırım yapacağımızı belirlemek olmalı.
Küresel doğrudan yatırımlar eskiden olduğu gibi gelişmekte olan pazarlara değil, artık gelişmiş ülkelere gitmeye başladı. Çünkü bu ülkeler, aradıkları teknolojiyi ve üretim verimliliğini gelişmiş ülkelerde buluyorlar. Bizim de nitelikli iş gücünü artırarak bu yatırımları çekmemiz gerekiyor. Türkiye’de çalışan nüfusun oranı azalıyor ve yetenekli iş gücüne olan ihtiyaç ise giderek artıyor. Ancak yetenek olmadan ikiz dönüşümü gerçekleştiremeyiz. 2000’li yıllardaki teknoloji dalgasını kaçırmıştık, şimdi ikinci dalga geldi ve bu fırsatı da kaçırmak üzereyiz. Eğer bu durumu değiştiremezsek, büyük sıçramayı yapamayız. Ekonomik fırsat penceresi kapanıyor. Yeşil akım ve iklim teknolojileri önümüzdeki yıllarda daha da önem kazanacak. İnovasyonu anlamadan, dönüşümü okuyamadan geleceğe yönelik adımlar atmak mümkün değil.
Emisyonlarımız hâlâ artış gösteriyor. Bu konuda rakip ülkelerimizden geri kalmamak için daha proaktif olmalıyız. Yeşil dönüşüm denince genelde biz sadece emisyon azaltımına odaklanıyoruz. Ama bu sürecin pazarda nasıl başka fırsatlar yaratabileceğimize de odaklanmalıyız, bu dönüşüm sürecinde pazarda kendimizi nasıl konumlandıracağımızı planlamalıyız”
İSO Stratejik Dönüşüm Merkezi Danışmanı ve Future Ally Kurucu Ortağı İdil Özdoğan’ın sunumunun ardından İSO eylül ayı olağan Meclis Toplantısı, İSO Meclis Üyeleri’nin ana gündem maddesine ilişkin soru ve görüşlerini paylaşmalarıyla devam etti. İSO Meclis Üyeleri’nin yönelttiği soruların Özdoğan tarafından yanıtlanmasının ardından toplantı sona erdi.
Bir yanıt bırakın